Kadına Yönelik Şiddet Neden Artıyor?

Ülke olarak pek çok sıkıntımız var. Herkesin bu konuda farklı noktalara değinebileceğine de eminim. Kime dokunsan bin ah işitecekmişsin gibi bir hava var kısacası. Diyorum ya bu güzel ülke de sıkıntıdan bol bir şey yok belki de. Herkes için farklılık gösterebilecek olan bu sıkıntılar içinde birçoğumuzun ortak bir probleminden söz etmek istiyorum. Yıllardır süregelen, sistematik bir hal almaya başlayan kadına yönelik şiddet.

Biz Böyle Bir Toplum muyuz?

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan bilmem kaç milyonluk insan topluluğuyuz. Toplumuz biz değil mi? Ne demekti toplum, aranızda hatırlayan var mı? Kısaca özetlemek gerekirse, aynı toprak parçası üzerinde yaşayan ve temel çıkarlarını gerçekleştirmek için işbirliği yapan insanların tümü. Toplumun sözlük anlamının bir kısmı bu. Peki biz toplum olarak bu kısa tanımın hangi kısmına uygunuz? Karşılayabildiğimiz tek kriter, aynı toprak parçası üzerinde yaşamak sanırım. Hoş, insanların özgür iradesi ile karar verebileceği bir husus olsa, aynı toprak parçasını paylaşmak isteyen kaç kişi çıkar ondan da emin değilim ya, neyse!

Biz nasıl bir toplumuz, ben bu soruya cevap arıyorum bir süredir. Hani bizi yansıtan temel özelliklerimiz neler mesela? Şöyle bir düşününce sayılan birçok özellik geliyor değil mi akla? Peki, günümüzde o özelliklerin hangilerine sahibiz ki biz? Hoşgörülü, anlayışlı, temiz kalpli, mert, cesur bir toplumduk ya hani. Gerçekten çok merak ediyorum. Bu özelliklerden kaç tanesine sahibiz? Kısacası biz o eskiden tanımladığımız toplum muyuz? Şiddet, özellikle de kadına yönelik şiddet belki asırlardır süregelen bir şey. Lakin, ben hayatım boyunca son yıllardaki kadar kolay bir eylem olduğunu hatırlamıyorum bunun.

kadina-siddet

Bu Bir Acziyet!

Her geçen gün daha sık karşılaşılan bir kavram kadına yönelik şiddet. Bilmiyorum farkında mısınız ama, neredeyse her gün bu şiddetin bir örneği ile karşılaşıyoruz. Veriler de aslında bu söylediğimi destek mahiyette. Ülkemizde neredeyse her gün 3 kadın, bu iğrenç eylemle hayattan koparılıyor. Bunu tanımlamanın en kolay yolu olarak acziyet sözcüğünü seçiyorum. Türk Dil Kurumu‘na göre acziyet diye bir kelime de yok aslında. Genel manada acizliğin, beceriksizliğin, güçsüzlüğün en üst seviyesi anlamına gelen ve yeni türetilmiş bir kelime. Kadına yönelik şiddet dediğimiz şeyin de bana göre en net tanımı. Bu bir acziyet! Yaşadığı olayla başa çıkamayan, bunu kaldıramayan ve çözümü, üreteceği fikirler ile bulamayacağını bilen aciz varlıkların başvurduğu bir yöntem.

Burada sadece erkekleri hedef alan bir şey söylemiyorum. Çünkü kadına yönelik şiddet dediğimiz şey, daha doğrusu şiddettin her türlüsü maalesef ki sadece erkekler tarafından uygulanmıyor. Kadınların da sıkça başvurduğu bir yöntemden söz ediyorum. Burada fark yaratan tek şey, şiddetin algılanma boyutu. Şiddet sadece fiziki bir eylem şeklinde gerçekleşmiyor. Fiziksel şiddet, cinsel şiddet, siber şiddet, ekonomik şiddet, duygusal şiddet gibi. Bunlar bir çırpıda sayabildiğim varyasyonlar. Çeşitlendirebilmek tabii ki mümkün. Fakat hangisini baz alırsak alalım, hepsi tek bir kapıya çıkıyor. Acziyet!

Kadına mı Yönelik Şiddet?

Şiddetin birden fazla çeşidi olduğundan bahsettim ve birçoğumuz bu çeşitlilikten nasibimizi alıyoruz. Sadece farkına varmıyoruz. Ama fark etmiyor olmamız yaşadığımız şiddeti daha masum hale getirmiyor. Bu yüzden de böyle bir başlık yazdım. Kadına mı yönelik şiddet? Şiddet sadece kadınları hedef alan bir eylem değil. Unisex bir eylem aslında. Erkeğe de kadına da aynı. Yani başlığı yazarken ki kastım, “erkekler istatistiksel olarak daha fazla şiddete maruz kalıyor” gibi saçma bir görüşe dayanmıyor. İstatistiksel açıdan söylenen belki doğrudur, itirazım yok. Fakat bu istatistik kadınların öldürüldüğü bir ülkede yaşadığımız gerçeğini de hafifletmiyor benim gözümde. Neyse, dediğim gibi şiddetin cinsiyeti yok.

Biraz kafanızı kaldırıp etrafınıza baktığınızda da bunu çok net şekilde görebiliyorsunuz. Şiddettin her türlüsü artık sıradanlaşmış durumda. Birilerinin, birilerine uyguladığı duygusal şiddet mesela. Ya da ekonomik bağlamda uygulanan şiddet. Sizce de artık çok sıradan bir hal almadı mı?

kadına-yönelik-şiddet

Yetiştirilme Tarzı İle Çok Alakası Var

Şiddetin sebepleri hakkında sayfalarca makale yazılabilir. Hatta makaleyi geçtim, uzun uzun kitaplar yazılabilir ki, yazılmış da zaten. Yani tek bir kaynaktan beslenen bir eylem değil bu. O kaynakla olan bağlantıyı kestiğimizde yok edebileceğimiz kadar basit bir şey de değil. Daha komplike bir yapısı var. Birçok etmenden beslenen bu eylemin, bana göre en temel sebeplerinden birisi yetiştirilme tarzı. Ben sırada insanım. Cinsiyetçi söylemlerle büyütülmenin insan üstünde ne tarz etkilere sebep olduğuna dair çok fazla detaya dikkat edemiyor olabilirim. Aksini de iddia etmiyorum zaten. Fakat ailelerimizin bizi yetiştirirken yaptığı hataların sonuçlarını görebilecek kadar da algıya sahibim.

Erkek çocuğu olarak genel itibariyle kız çocuklarına nazaran çok daha rahat büyütülüyoruz. İşte, yetiştirilme tarzından kastım da tam olarak bu noktada başlıyor. Öyle ki, erkek çocukları ne yaparsa yeridir gibi saçma bir anlayışla büyüyoruz. Geçtiğimiz tedrisat bizi bu kadınlara istediğini yapabilirsin düşüncesine itiyor biraz. Bu bir bahane mi? Tabii ki değil. Doğruyu bulabilmek, onu uygulayabilmek hepimiz için öncelikli bir görev. Yani, ben böyle büyütüldüm deyip kadına yönelik şiddeti mazur göremez kimse. Ya da çevresinde gördüğü her şeyi kendi hayatına entegre edemez. Bu tarz bahanelerin ardına sığınmak da acizliğin başka bir boyutu. Erkekler olarak maalesef ki kadınlara, daha doğrusu her bireye saygı göstermemiz gerektiğini anlamakta zorlanıyoruz.

Ataerkil toplumların bir sıkıntısı olarak, kaba kuvvet ile problem çözmek gibi bir alışkanlık kazanıyoruz. Küçük erkek çocuklarının kendi aralarında ettiği kavgadan ötürü gururlanan babaları hiç görmemiş değilsinizdir. O olaylarla atılıyor aslında tohumlar. Orada arkadaşını dövdüğü için övgüyü kapan çocuk, büyüyünce de aynı yönteme kolaylıkla başvurabiliyor.

Ortam Aynı, Sonuçlar Farklı

Ben de bir erkek olarak benzer ortamlarda büyüdüm. Evet bu gibi konuları umursamayan ebeveynlerim vardı demiyorum. Ama tüm yaşantım evden, ebeveynlerimden ibaret değildi. Hele ki bizim jenerasyonun sabahtan akşama kadar sokakta vakit geçirdiği, tabiri caizse sokakta büyüdüğünü de baz alırsak, şiddete yabancı değilim. Bizim için de normal şeylerdir yani, arkadaşlarınla kavga etmek, yabancı çocuklara karşı mahalleyi korumak gibi olgular. Fakat her ne olursa olsun, şiddettin bir çözüm olmadığını anlayabilecek zekaya kavuşturdum kendimi. Bunu yapmak için ekstra zeki olmaya gerek yok. Temelde insan olmakla ilgili diye düşünüyorum. Ne kadar insan olmak istiyorsan, o kadar çabuk buluyorsun doğruyu.

Benim kendimle ilgili koyduğum bir kriter vardır mesela. Neyi yapıp, neyi yapmamamla ilgili. Bir şeyi yapmadan evvel kendine sorduğum bir soru. “Bunun hesabını aileme verebilir miyim?”. Burada hesap vermem gereken kişi kimi zaman ailem olur, kimi zaman hayatımdaki diğer insanlar. Ama soru değişmez. Bunun hesabını verebilir miyim, bunu açıklayabilir miyim? “Şunun için yaptım” diyebilir miyim mesela. Bu soruya evet şeklinde cevap verebildiğim sürece de yapmaktan asla geri durmam. Soruyu, “kadına yönelik şiddeti açıklayabilir miyim” diye sorduğumda ise cevabım çok net. Her ne olursa olsun açıklayamam. “Bir kadına şiddet uyguladım ama sor bir niye uyguladım.” böyle saçma bir açıklama yapmaya dahi başlayamam. Bu benim için bir nevi otokontrol diyebilirim.

Herkesin böyle olması gerekmiyor belki ama herkesin kendine göre bir otokontrol mekanizması olmak zorunda. Sınıra gelinen anlarda “hoop bir dur bakalım” diyen bir kontrol sistemi olması lazım insanın. İnsan olmakla, insanlıktan çıkmak arasında ki o ince çizgi, bu otokontrolden geçiyor çünkü.

kadina-yonelik-siddeti

Cezasızlık Tetikliyor

Konudan çok sapmak istemiyorum. Şiddet bu ülke sınırları içinde çok sıradan bir hal almış durumda. Sadece bu ülke sınırları içinde değil gerçi. Hemen her toplumda yaygınlaşan bir şey ama bu başka bir yazının konusu olsun. Ülkemizde şiddetin bu kadar artmasının temel sebeplerinden bir diğeri de sanıyorum ki cezasız kalıyor olması. Bir örnek vermek istiyorum. 2021’in nisan ya da mayıs ayı gibi Adana’da yaşanan bir kadına şiddetin görüntüleri düşmüştü sosyal medyaya. Orada şiddeti uygulayan insanlık yoksunu şahıs, şöyle bir cümle kurmuştu.

Seni öldürsem de ceza yemem. Benim yiyeceğim ceza 3-5 ay.

Olayın özeti tam da bu cümleler aslında. Artık insanlar yaptıkları ya da yapacakları şey sebebiyle ciddi bir ceza almayacaklarını çok iyi biliyor. Doğrudur ya da yanlıştır bilemem. Fakat algı tam olarak böyle. Hepiniz farkındasınızdır. Artık sosyal medya üzerinden adalet arar hale geldiğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Başınıza gelen şey sosyal medyada gündem olursa bir sonuç elde edebiliyorsunuz, o da belki. Aksi halde sesinizi gerçekten birilerinin duyması çok zor. Sesinizi duyan birisi olmayınca da, başınıza gelen şey, yapanların tanına kar kalıyor. Kısacası, bu ülkede adalet sistemi dediğimiz şey maalesef ki çalışmıyor. Çalışması da galiba istenmiyor. Aksi halde mutlaka ama mutlaka konu özelinde yetkisi olan birileri olaya el atardı. Bizim seçmiş olduğumuz bu bizi yönetenlerin çokta umurlarında değil anladığım kadarıyla.

Kadınları, Çocukları ve Hayvanları Koruyamıyoruz

Cezasızlık çok ciddi bir etmen ve bu durum sadece kadınlar özelinde işleyen bir faktör de değil. Kadınlar gibi çocuklarımızı da, hayvanları da maalesef ki koruyamıyoruz. Öyle ki, haber bültenlerine kısacık da olsa göz attığınızda ne demek istediğimi çok net görebiliyorsunuz. Kadına yönelik şiddet kadar, çocukların istismar edilmesinden tutun da, sokak hayvanlarına şiddet uygulayan birçok sapkın, haber bültenlerini işgal ediyor. Hepsinde ortak iki nokta var. Birincisi, zarar gören taraf değişiyor olsa da, şiddet uygulayan bir aciz mevcut. İkincisi ise bu acizler, maalesef ki genel itibariyle ceza almıyorlar. Şiddet ve cezasız bırakmak. Ülkenin şirazesi tam da bu iki eylem sebebiyle kayıyor aslında.

Biliyorum bu temennimin gerçekleşmesi çok mümkün değil ama, umuyorum yakın gelecekte şiddetin ortadan kaldığı bir ülke olabiliriz. Bunun yaşanabilmesi için de ilk etapta insanların düzgün bir yetiştirilmeden, düzgün bir eğitimden geçmesi ve en önemlisi temiz bir vicdana sahip olması gerekiyor.

kadinlara-siddet-engellenmeli

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir