İnsan sosyal bir varlık ve içinde bulunduğu toplumun özelliklerini yansıtma noktasında son derece başarılı bir yapıya sahip. Sadece içine dahil olduğumuz toplumun değil, yaşadığımız yerinde özelliklerini hızlıca benimseyebiliyoruz. Hal böyle olunca da insanların, toplumların davranışları ve alışkanlıkları düşündüğümüzden çok daha basit şekilde değişeme uğrayabiliyor. Bu noktada kırık cam teorisi çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Söz konusu teori, tek bir kırık camın bütün binayı nasıl kullanılamaz hale getirdiğini gösteriyor bize. Yani taviz vermenin nelere sebebiyet vereceğini de açıklıyor aslında.
Kırık Cam Teorisi Bize Neyi Anlatıyor?
Kırık cam teorisinin temeli 1969 yılına, Amerikalı suç psikoloğu Philip Zimbardo tarafından yapılan deneye dayanıyor. Zimbardo deneyde üzerinde plaka bulunmayan birebir aynı iki aracı şehrin iki farklı yerine yerleştiriyor. Araçlardan birisi suç oranlarının yüksek olduğu ve dar gelir grubuna mensup ailelerin yaşadığı Bronx’a bırakılıyor. Diğer araç ise yaşam standartlarının yüksek olduğu Palo Alto bölgesinde bir sokağa terk ediliyor. Sonrasında Zimbardo yerleştirdiği kameralar ile araçları gözlemlemeye başlıyor. Beklendiği üzere, Bronx’a yerleştirilen araç çok kısa bir süre içerisinde tabiri caizse talan ediliyor. İlk olarak anne, baba ve çocuktan oluşan üç kişilik bir aile aracın radyatör ve aküsünü çalıyor. Devamında ise mahalle sakinleri tarafından araç kullanılamayacak hale getiriliyor.
Şehrin lüks semtin olan Palo Alto’ya bırakılan araçsa bir hafta boyunca kimse tarafından ellenmeden öylece duruyor. Araca kimse yaklaşmıyor, kurcalamıyor ya da zarar vermiyor. Bir haftanın sonunda Zimbardo, Palo Alto’daki aracın yanına giderek bir kelebek camını kırıyor ve aracı o halde bırakıyor. Bu kırık camdan sonra ne oluyor peki? Çok kısa bir süre sonra semtte yaşayan ve saygın olarak nitelendirilen beyazlar, aracı talan ediyor. Tek bir kırık cam, insanlara bir mesaj veriyor. O cam kırıksa şayet, diğerleri de kırılabilir. Camların hepsi kırıksa eğer, arabanın geri kalanına da zarar verilebilir.
Taviz Tavizi Doğurur
Kırık cam teorisi, temelinde birçok mesaj içeriyor. Farklı açılardan ele alındığında insanlara birbirinden farklı anlamlar çıkartmaya imkan sağlıyor olsa da, olayın temelinde taviz vermek var. Hani bir söz vardır ya, “taviz tavizi doğurur” diye. İşte olayın özeti aslında tam olarak bu. Bir kere taviz verildiğinde insanlar yenilerini istemeye meyillidir. Tavizlerin ardı arkası kesilmez ve bir bakmışsınız paramparça olmuşsunuz. Bu yüzden de bir seferlik yapılan şey, sizi hiç istemeyeceğiniz durumlara sokabiliyor. Daha doğrusu yapılan ufak bir yanlışlığı telafi etmez ya da gerekli tepkiyi göstermezseniz herkesin gözünde yanlışlıkların yapılabileceği birisi olarak kalmanız oldukça muhtemel diyebilirim.
Kırık Cam Teorisi İle Yenilenen Bir Şehir
Kırık cam teorisi hayatın her alanında uygulanabilecek bir şey aslında. Kişisel yaşamdan tutun da, iş hayatımıza kadar pek çok alanda bu teoriyi kullanabilirsiniz. Bununla birlikte şehirlerin yaşanılırlığını arttırma noktasında da kırık cam teorisinden faydalanabiliriz. Hatta geçmişte bunu yapan bir şehir var. O şehir günümüzde şaşalı görüntüsü ile herkesin imrendiği New York. New York’un efsane Belediye Başkanı Giuliani şehirdeki suç oranı ile mücadele ederken bu teoriyi baz aldığını söylüyor.
Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.
Başkan Giuliani’ye göre şehirdeki suçla mücadele etmek için de ilk olarak küçük suçlardan başlanması gerekiyordur. Metruk binadaki ilk kırılan camın tamir edilmemesi, bölgedeki insanlar için otorite boşluğu anlamına geleceği için buna müsaade edilmesi büyük problemlere sebebiyet verecektir. Aynı şekilde metroya kaçak binenler ya da küçük toplum suçlarını işlerin de cezasız kalmaması otorite boşluğunun oluşmaması açısından önemli bir husus. Kısacası olayın ucu sürekli olarak verilen tavizlere çıkıyor ki bu durum hepimizin hayatı için de aynı şekilde geçerli diyebilirim.
Kırılan Cam Sizsiniz
Kırık cam teorisi ile bize ilk yapılan hataların cezasız kalmaması ya da telafi edilmesi gerekliliği anlatılıyor. Buradan yola çıkarsak kendimizle ilgili olarak da birçok çıkarımda bulunabiliriz. İkili ilişkilerimizde yeri geliyor kırıyoruz, yeri geliyor kırılıyoruz. Bu doğal bir süreç ve aslında hepimizin aşina olduğu da bir şey. Fakat ne zaman ki bizi kıran insanlara karşı ses çıkartmıyoruz, işte problem tam olarak o noktada başlıyor. Bir yerden sonra insanlarda şöyle bir algı oluşmaya başlıyor. Bu kişiyi karşı özenli davranmama gerek yok. Niye olsun ki? Herkes onu kırabiliyor, üzebiliyor ve o bir ses çıkartmıyor. O zaman ben niye dikkat edeyim? Bu algının oluşmasına izin verdiğiniz zaman da suç mahalli siz oluyorsunuz. Maalesef ki suçlar işlenmeye de devam ediyor.
Kırık Camlarınızı Tamir Edin
New York’un suç oranını düşürüp daha yaşanılır bir kent haline getiren belediye başkanı ne yapmıştı? Kırık cam teorisi ile neler yapılabileceğini görmüştü. Kırılan ilk camı anında tamir ettirdi. Bir yere bırakılan tek bir çöp poşedini dahi kaldırttı. İşlenen en küçük suça bile taviz göstermedi ve cezalandırdı. Sonunda ne oldu? Günümüzdeki New York şehrinin temelleri atılmış oldu. Buradan yola çıkarsak, kırılan ilk camınızı mutlaka tamir ettirin. Birisi hayatınıza ufacık da olsa çöp bırakıyorsa ise o çöpten kurtulun. Birisi size karşı bir suç işlediyse, hak ettiği cezalandırmayı yapın. Burada kastım insanlara kötü davranın vs değil. İnsanlara şu mesajı verin. “Ben sana mecbur değilim. Bana kötü davranırsan, hayatımda kalamazsın”. Siz bu mesajı verdiğinizde hayatınızdaki suç oranı gözle görünür şekilde azalacak. Siz, çok daha yaşanılır bir hal alacaksınız.
Vay bee etkileyiciydi
Hmm oldukça verimli bir yazı